Samstag, September 23, 2006

KACAMAKLAR





Agustos ayi babamin ekseni etrafinda döndüyse de ufak tefek kacamaklar da yasadigimi itiraf etmeliyim.
Ilk kacamagimizi Gastronottan tanidigimiz Bahar ile yasadik. Biz hastaneden yeni cikmistik, onlar da üc gün icin Cesmedeydiler, en azindan yüz yüze görüselim dedik. Ikimiz de yemek bloglarindan tanisiyoruz ve esi 'ben Cesmede ac kaldim' deyince cok üzüldüm. Normal sartlarda marifetlerimizi sergilememiz gerekirdi, ne diyelim...sefere. Fakat tanismamiz, sohbetimiz cok kisa da olsa cok güzeldi. Bahar da bu kisa tatilden sonra epey kosturdu, buradan annesine de, Elif'e de coook gecmis olsun, bu görüsme burada bitmez...
Ikinci bir kacamagi ise yillar sonra bulustugum okul arkadasim ile yasadim. Mutfakta Zenden tanidigimiz Tijen, bir yazisinda Nedim Atilla'dan bahsetmisti. Benim bu isimde bir sinif arkadasim vardi, acaba o muydu diye sordum, oymus. Izmir'e indigim birkac saat icinde telefonlastik, sagolsun hemen geldi. Yarim saat ancak bir kahve icip, sohbet edebildik, cok hos oldu, bunca yil sonra (kac yil oldugunu söylemeyeyim de yasli oldugumuzu anlamasinlar degil mi Nedim?).
Kacamak numara üc ,sevgili Semal'in izgara partisiydi. Et ve raki esliginde, gecmisi andik, günümüzü konustuk, gelecekle ilgili planlar yaptik, dünyayi kurtarma teorilerine gececektik ki rakimiz bitti.
Sevgili Rozan'la birkac numara kacamak yasadik. Hem evinde izgara yaptik, hem beraber Alacati' ya caya gittik, sagolsun, gemiye binecegimiz dakikaya kadar bizi yalniz birakmadi.
En bastaki resim Gülten'cigimin davetinden. Patlicanli böregi harikaydi. Hazirladigi hersey birbirinden lezzetliydi, fakat benim tercihim hep börek, cörek.
Süreyya ablamin Ildir'daki yemek daveti de harikaydi. Resimde pek görünmüyor, fakat bir tuzlu sardalya yapmisti ki agziniza layik. Hele tatli sohbetleri tüm geceyi renklendirdi, baska bir tat katti.
Babamin komsusu Belgin hanim Alacati'da Eftalya diye bir yercik acmis. Ufak ve sirin bir yer. Ziyaretine gidelim dedik, bana Cesme mantisi ikram etti. Ilk kez yememe ragmen cok begendim. Bir arkadasim ona Bosnak mantisi derler dedi, adi ne olursa olsun harikaydi.
Son kacamak (artik gezi de diyebilirim) Ayayorgi koyuna oldu. Harika insanlar, harika sohbet, harika deniz ve öglen yemeginde sardalya izgara.
Elveda Cesme, umarim gelecek yila daha iyi sartlarda, daha saglikli, daha mutlu bulusuruz.

Mittwoch, September 20, 2006

TEZATLAR





Bir baskadir benim memeleketim...
Agaca bir tabela asmislar, "Lütfen cimlere oturmayiniz". Tam da o agacin altina oturmus vatandas,düsünüyor "acaba ne yazmislar" diye. Yandaki oglan daha bilincli, oturmuyor, sadece yatiyor.
Alacatida evler cok pahali. Insanlar bir iki ay oturacaklari evleri, sanki devamli oturuyorlarmis gibi dösüyor, her sene bakim icin milyonlarca lira harciyor, bahcelere özen gösteriyor... keske belediye de ayni özeni elektrik, telefon baglantilarina gösterse.
Alacatidan ekmek aldim, eve dönüyorum. Yasli bir teyze, elinde ufak bir poset, kaldirimdan inmek icin ugrasiyor. Kolundan tuttum, beraber karsiya gectik, aklimca da fikir veriyorum, kaldirimlar yüksek, yol kenarindan yürümesini tavsiye ediyorum. Teyzenin cevabi: 'yavrum, kaldirimin basladigi yer öyle yüksek degildi ki...' bakiyorum arkaya, kadincagiz hakli. Zaten Türkiye'de kim haksiz ki?
Herseye ragmen cicekler her tarafi güzellestirmeye, tezatlara ragmen bize de bakin demeye devam ediyor.
Dedik ya 'bir baskadir benim memleketim'.

Montag, September 18, 2006

YAZDAN KALANLAR




Babamin rahatsizligi bizi oldugu kadar bahceyi de etkiledi bu yaz. Cesme'ye vardigimizda tüm meyvalari yerlerde cürürken bulduk. Kayisilari zaten hic görmedik, cünkü hepsini calmislardi. Armut ve elmalar yenilir durumdaydi, erikler de neredeyse alkol olmustu. Bu sene bahcelerin bakimi enisteye kaldi, kaldigi iki hafta icinde her tarafi sahane yapti ve keyfini cikaramadan tekrar Fransa'ya döndü.
Bu yaz degismeyenler arasinda denize girdigimiz koy, Kumrucu Hüseyin ve dondurmaci Veli Usta vardi. Veli Usta'nin dondurma fiyatlari jet hizi ile ilerlemis, ne yapalim karadut ugruna katlandik.
Babamlar Ilica'da her sabah bir kahveye giderlerdi. Bir cay, bir kahve ,biraz sohbet...vakit gecirirlerdi. Gecen yil bu kahve adeti benim eve tasininca sormak zorunda kaldim.
"Babacigim, sizin kahve kapandi mi?"
"Hayir, kizim. Orasi pic oldu"
Isin asli suymus. Kahveci her tarafi yenilemis, büyük semsiyeler yerlestirmis, salas kahve modern cafe olmus tabii fiyatlar da ikiye katlamis. Babam her zaman ictikleri Türk kahvesinin fiyatini görünce, "oglum bu ne, bugün herkese ben mi ismarliyorum?" diye sormus.
Oglan da piskin piskin gülümseyip" Amca burasi beach oldu" demis.
Bizim denize girdigimiz koy galiba Cesme'de henüz beach olmamis tek koy. Seneye ayni sekilde bulurmuyuz bilemiyorum, ben de bu haliyle bir resmi kalsin istedim.

Sonntag, September 17, 2006

MERHABALAR



Son yazimda hastalik ve hastane haberleri vardi. Gecmis olsun dilekleriniz icin hepinize cok tesekkürler. Beklenmedik olaylar her zaman olacaktir, fakat insanin bunu paylasabilmesi gercekten cok cesaret verici.
Izmir'e ucakla birkac günlük ziyaretimden sonra, tekrar Izmir'e, daha dogrusu Cesme'ye dogru yola ciktik. Bun kez Italya üzerinden gemi yolculugu idi.
Ancona limanina gelmeden önce arkamizdan gelen sonra da üzerimizde kalan bir buluta sahit olduk. Hertaraf aniden karanlik oldu ve yagmur basladi. Yagmur hafifleyince tekrar yola ciktik.
Ancona Limanina geldigimizde ise sahane bir gün batimi bizi karsiladi.
Yolculuk iki gün sürdü. Ege denizi herzamanki gibi firtinaliydi, buna karsilik Cesme limani sakindi. devam edecek...