Donnerstag, Dezember 27, 2007

KISA BIR ARA

Mutfak pencerem kisa bir ara veriyor ve Istanbul'a gidiyor.
Dönüste yeni tariflerle bulusuncaya dek hosca kalin.

KAKAOLU TOPLAR



Her yil oldugu gibi, arkadasim kurabiyeleri yapti, kutulara doldurdu, getirdi. Bizde kurabiyelerin cabuk bittigini görünce,"en iyisi sana birgün sabahtan geleyim, beraber kurabiye yapalim, hem iki kisi daha zevkli olur" dedi ve bir cuma sabahi geldi.
Önce kahvalti, sonra keyf cayi derken kurabiye yapimina ayrilan zaman azaldi. Zor olmayan tarifler sectik, imalata basladik, kapi zili caldi. Kizim kokuyu almis gibi kollarinda Ege'cik geldi. O anda kurabiye olayi da bitti. "Biraz ben tutayim, sen yumurtalari cirp", "yok ben tutarim, sen üzerlerini süsle" derken, resimde görülenler ortaya cikti. Sekilleri cok düzgün olmasa da en azindan tatlari güzel oldu.
Bebek olunca yapilabilecek en kolay tarif kakaolu toplardi. Cok da leziz oldular. Iste tarifi:

70 gr tereyag
5 yemek kasigi seker veya bal
2 yemek kasigi kakao
9 yemek kasigi yulaf ezmesi
5 yemek kasigi süt
üzeri icin hindistan cevizi

Malzemenin tümünü derin bir kapta karstirin ve hamur halne getirin.
Nemli ellerinizle kücük toplar yapin, bir tabaga koydugunuz hindistan cevizine bulayin ve bir tabaga yerlestirin.
Buzdolabinda sertlesinceye dek kalsin, sonra servis edin, afiyet olsun.

Samstag, Dezember 22, 2007

LIMONLU ISLAK KEK



Torunum ilk kez ziyaretime geliyor, tatli birseyler hazirlamak istedim. Sibel'in kahvesinde görmüstüm bu limonlu islak keki, malzemeler vardi, tarifi de zor gelmedi, ise giristim.
Neredeyse pasta tadinda güzel bir kek oldu. Üzerine sos olarak kullandigim koyu cikolata da portakal parcaciklari iceriyordu, böylece mevsime de uydu kekimiz.
Ege'cik bu isten pek birsey anlamadi, fakat dayilari cok memnun kaldilar ki, daha fotograf cekemeden denemeye basladilar.

Sonntag, Dezember 16, 2007

SEHRIYELI BULGUR


Bazi günler vardir, cok cabuk yemek hazirlamak gerekir. Vakit azdir, evdeki malzemeler kisitlidir. Benim icin böyle zamanlarin kurtarici yemekleri bulgur ve makarnadir. Makarnaya evdeki malzemelerden cesitli soslar hazirlanabilir, fakat bulgur öyle degildir. Ben bulguru hep salcali, soganli bilirdim, ta ki bir gazete ekinde sehriyeli ve kiymali bulgur tarifini görünceye kadar. Sehriyeler hafif kizartiliyor, bulgur ekleniyor, baharatlaniyor, istenirse kavrulmus kiyma ile ya da benim yaptigim gibi mantarla ikram ediliyor.
Izmir'de sehriyeli bulguru hazir da sattiklarini gördüm son gidisimde. Ben bir su bardagi sehriyeye iki su bardagi bulgur ölcüsüyle yapiyorum ve simdilik kiymali ve mantarlisini biliyorum. Bakalim zaman icerisinde yeni soslar gelecek mi?

Dienstag, Dezember 11, 2007

MÜRVER RECELI VE SUYU

Bahar gelince agaclarin arasindan yavas yavas beyaz cicekler baslarini uzatmaya baslar. Bir süre sonra da bir avuc boyunda mürver cicekleri süsler her yani. Almanya da cicekler daha önce de yazdigim gibi bazen sampanya, bazen cay icin kullanilir. Kizartmasini genelde balkan ülkelerinde yaparlar. Bu nedenle beyaz cicekler bahar boyu agaclarin arasinda kolye gibi kalir.
Birdenbire beyazlik kaybolur, cicekler yok olur, yerini koyu renkli meyvesi alir, o da agaclarin arasinda pek göze carpmaz zaten.
Mürverin meyvesi bizim buralarda öksürük, soguk alginligina karsi ilac gibi kullanilir. Gecenlerde dogal ürünler satan magazada suyunu görünce, kis icin hazirlik olsun dedim. Sekersiz olarak hazirlandigindan meyve suyu gibi düsünmemek gerekir. Tamamen meyvenin tadini aldiginiz bir tat bu.
Incirli hardali buldugum ilginc dükkanda da mürver ve elma recelini buldum. Cok güzel uyum saglamis, cok güzel bir recel.
Kis artik gelebilir.

Samstag, Dezember 08, 2007

ASUREMSI

Bu sene sonbahar benden habersiz gecti. Meyvelerinden pek faydalanamadim. Hele ayvlari hic görmedim desem yeridir. Arkadasim kücük bir torba ayva ile gelene kadar. Bahceden toplamis, yarisi kurtlu ayvalardi. Tatli yapmak icin cok az, yemek icin güzel degil, kompostosunu yaptim. Ben ve esim yedik, gerisi kaldi. Baktim bitmeyecek, küp küp dograyip hasladigim bugdaya ekledim. Teflon tavada biraz susam kavurdum, biraz da ceviz...asuremsi bir tatli oldu.

Sonntag, Dezember 02, 2007

KABAKLI TATLAR


Büyük bebekler ve minicik bir bebek su aralar mutfakta denemelerin aksamasina neden oluyor. Bazen cabucak birseyler hazirliyorum, bazen de donmus yemeklerle idare ediyoruz.
Kabaklarin birikim gösterdigi günlerde bu tabak cikti ortaya. Soldakiler balkabagindan mücver. Balkabagindan corbayi gecen yil koymustum bloguma, bu sene de mücver olsun dedim.
Balkabagini rendeliyorum, bir havuc ta rendeleyip ekliyorum, sonra peynir rendesi, tuz, biber, yumurta, galeta unu...hepsini karistirip bol yagda kizartiyorum.
Sagdakiler de aslinda tanidigimiz kabak mücveri. Kizartma cok olmasin diye ona patates rendesi, peynir rendesi, yumurta, maydanoz, tuz ve biber ekleyip firina verdim.
Ikisi de birbirinden lezzetli, ikisi de cabuk tüketilen kabakli tatlar veya bizde öyle!

Mittwoch, November 21, 2007

BIR KIS YEMEGI


Bloglar arasinda dolasirken hep kis hazirliklarini görünce ben de bir kis yemegi ekleyeyim dedim.
Almanya'da kisin cok tüketilen bir sebzedir, lahana. Ince ince kesilir, cesitli baharatlarla ficilara konulur ve tursu haline getirilir. Fakat Almanlar bu tursuyu sicak olarak yerler. Bir türlü alisamadim sicak yemeye, bu nedenle ben bizim kapuskaya sadik kaliyorum.
Soguk bir günde, bol limonlu sicak kapuska, yanina iki adet sosis, biraz makarna, harika bir kis yemegi oldu!

Sonntag, November 11, 2007

INCIRLI HARDAL


Hastanede aksam yemegi peynir, ekmek ve biraz meyveden olusuyordu. Eve dönünce birden sicak yemege dönüs yapamadim. Ilk günler Alman usulü peynir, ekmek, meyve üclüsüne devam ettim. Bir arkadasimin tavsiyesi üzerine incirli hardali ekledim bu üclüye. Methettigi kadar varmis, ya da bana incirli her tat güzel geliyor.
Resimdeki kücük kavanaozu tesadüfen girdigim bir dükkanda buldum. Icinde sadece seker, incir ve hardal var. Cok yakisiyor peynire, cok!

Sonntag, November 04, 2007

BABA TATLISI


Baba tatlisini sevmemin nedeni, suruplu, islak bir kek olmasi mi yoksa etrafini diledigim kadar meyve ile süsleyebilmem mi bilmiyorum. Belki de romdur onu lezzetli kilan. Cikolatanin da yakisacagini düsündüm...yanilmisim.
'Cikolata' adli kitaptan tarifini yaziyorum, belki benimle ayni zevki paylasmayanlar da olabilir.
Malzemeler:
100 gr. un
25 gr. kakao
6 gr. kuru maya
bit tutam tuz
15 gr. seker
40 gr. rendelenmis koyu cikolata
2 yumurta
3 corba kasigi ilik süt
50 gr. eritilmis tereyag
Surubu: 4 corba kasigi bal
2 corba kasigi su
4 corba kasigi rom
Un ve kakaoyu bir kaba eleyin. Maya, tuz, seker ve cikolatayi ekleyin.
Ayri kapta yumurtalari cirpin, süt ve tereyagini da ekleyin.
Kuru karisimin ortasina yavas yavas yumurtali karisimi dökün ve mikserle 10 dakika karistirin.
Ortasi delik kücük kek kaliplarini yaglayin ve hamuru kalibin yarisini dolduracak sekilde dökün.
Kaliplari bir firin tepsisine yerlestirin, üzerlerini nemli bir bezle örtüp ilik bir ortamda hamurun kek kalibini dolduracak sekilde kabarmasini bekleyin.
Kabarinca, önceden isitilmis firina koyup 200 derecede 15 dakika pisirin.
Surup malzemelerini bir kapta isitin ve kekler surubu eminceye dek devamli üzerlerine dökün.
Servis edeceginiz zaman, biraz krem santi ve mevsim meyveleriyle süsleyebilirsiniz.
Bu malzemelerden dört adet baba tatlisi cikmaktadir.
Afiyet olsun!

Mittwoch, Oktober 31, 2007

AILEMIZIN YENI FERDI

Daha önceleri de yazmistim, yasamin sürprizlerle dolu oldugunu. Her gelen günü dertleriyle, sevincleriyle karsilamaya calisiyoruz.
Türkiye dönüsü mutfaga girip, yeni tarifler denemek varken hastaneye giriverdim. Sancilar, yüksek ates, ameliyat derken ekim ayini geride birakmisiz bile. Sikintilarla gecen günlerin icinden iste bu kücücük günes gözlerini acip yasamimiza isik getirdi.
Hastanedeki son günüm, kizimin hastanedeki ilk günü oldu. Kücük Ege Sam dünyaya geldi. Unutmusum bebeklerin bu kadar kücük olabilecegini, elime aldigim an sancilar, hastanede gecirdigim günler unutuldu, gitti. Simdi kafamda bir düsünce var: Evin isini daha cabuk nasil bitirebilir ve torunumun yanina gidebilirim...

Donnerstag, Oktober 11, 2007

187. SAYFA

Sevgili Münevver, davet etti beni bu oyuna. Seve seve katilirim dedim amma, ben bilgisayarin basina oturup birseyler yazincaya kadar ya ben pek oyunlara uymuyorum ya da oyunlarin modasi geciyor. Bu nedenle ben artik kimseyi sobelemiyorum.
Oyunun kuralina göre ilk elime gecen kitabin 187. sayfasindaki birinci cümleyi yazmaliyim. Bastan kaybettim zaten, elime gecen ilk kitap, su siralar okumakta oldugum almanca bir polisiye roman. Elime gecen ikinci kitaba gectim mecburen.
Enistem ve görümcem okumuslar, cok begenmisler, bize de okumamiz icin verdiler. Yasar Kemal'in Bir Ada Hikayesi adli kitaplari. Aslinda dört ayri kitap, fakat benim elimde sadece ücü var. Ilk kitabin adi Firat Suyu Kan Akiyor Baksana ve 187. sayfadaki ilk cümle söyle:
"Kulagini ac iyi, simdi sana veririm bir sir, demeyesin kimseye. Olursun sen de zengin, ben de... Yalniz söyler isen bir kimseye, duyar ise Türk hükümeti, fakir hükümet, ölür acindan, öldürür bizi. Söyle bana."
Size söyledigim gibi ben pek oyunlari dogru oynuyamiyorum, cümle dedim, hizimi alamadim ilk paragrafi yazdim.
Enisteme de acik not: Bende neden üc tane var, dördüncüsü nerede?

Montag, Oktober 08, 2007

OKTOBERFEST






Bir Oktoberfest daha geride kaldi. Cadirlar kuruldu, biralar icildi, yemekler yendi, turistler geldi ve bugün cadirlar sökülmeye baslandi.
Bu kez hem giris kapisindan hem de bir kalple selamlamak istedim sizleri. Bu kalplerin özellikleri üzerindeki yazilar ve kolye gibi tasinmasi. Herkes ya yanindaki sevdigine uygun sözlerle bir tane alir, ya da hediyelik olarak eve götürür. Cesitli boylarda satisa sunuldugundan kücük, büyük herkesin boynunda bir tane asili görmek mümkün.
Bavaria heykeli ise Oktoberfest bittikten sonra bile bu büyük meydani hala gezilmek icin ilginc kilan turistik bir yer. Heykelin icine girip 13o basamakla basina cikip, göz ve kulak deliklerinden Münih'i seyretmek gercekten cok güzel.
Almanlar milli kiyafetlere cok önem verirler ve her vesilede giymeye calisirlar. Oktoberfest bu kiyafetlerin defilesi sanki. Bavyerali olmayan bile bu kiyafetlerden alip gitmeye bakar Oktoberfeste. Benim kamerama takilan iki orijinal; milli kiyafetli, kalpli Alman olmayan bir genc ve milli kiyafetli, Orhan Pamuk okuyan bir Bavyerali.
Son noktayi da tatli ile koyalim. Cok sevdigim bir tatli: Dampfnudeln.
Umarim gelecek yil yine bir ucundan yakalarim bu dünyanin en büyük bira festivalini.

Freitag, Oktober 05, 2007

SEVIYORUM

Sevgili Tuba ve sevgili Papatya seviyorum oyunu icin beni de davet etmisler, cok tesekkür ediyorum. Iste benim sevdiklerim:
Tanriyi ve yarattigi herseyi cok seviyorum.
Ailemi, dostlarimi, riyasiz yalansiz, önyargisiz arkadasliklarimi seviyorum.
Deniz kenarinda oturup günesin batisini, dag yamacinda durup günesin dogmasini seviyorum.
Mutfakta bir bardak cay veya bir fincan kahve esliginde penceremden gecen mevsimleri seviyorum.
Her konuda sohbeti, insanlari dinlemeyi, onlari anlamaya calismayi seviyorum.
Herhangi bir otobüs veya tramvaya binip tanimadigim semtlere gitmeyi, oradaki evleri, insanlari incelemeyi seviyorum.
Cocuklari ve tekrar cocuklasan yaslilari seviyorum.
Daginikligimi, sarki söylemeyi, saka yapmayi seviyorum.
Bu liste cok uzayacaga benziyor, galiba ben hayati, yasamayi seviyorum .
Henüz kimler sobelendi bakamadim, eger katilmadilarsa ben de Neriman (daima mutfak), Mahzun Prenses ve Nino'yu davet ediyorum bu oyuna.

Mittwoch, Oktober 03, 2007

YAZ TATILI








Ekim ayinda yaz tatilinden bahsetmemi sakin yadirgamayin. Izmir'den ayrilirken hala yazdi, hala hava sicakligi 31 derece idi.
Uzun süre ayri kalinca beni merak edenler oldu, yorumlariniza da cevap yazamadim, güzel tatlarla gönlünüzü alayim, döndügümü haber vermek istedim.
Yaz tatilim babam-esim, deniz-günes, dostlar-tatli sohbetler kalibi icerisinde gecti. Resimlerden de anlasildigi gibi bol bol pastalar denedim ve simdi üzerimde biraktiklari izlerden nasil kurtulabilirim diye düsünüyorum.
Cesme güzeldi, Izmir güzeldi, tatil güzeldi...simdi sizinle olmak, tekrar mutfak sohbetlerine dalmak da güzel...hosgeldim!

Mittwoch, August 08, 2007

MÜNIH'TE YAZ



Cok iliman bir kis, cok kurak bir bahar gecirdik. Yaz ise geceleri yagmurlu, gündüzleri günesli gecti. Gecti diyorum, cünkü havalar daha fazla yagmurlu ve günler daha kisa olmaya basladi.
Güzel gecen yazdan birkac fotograf kaldi geriye. Birinci fotograf karanlik cikti fakat anlatmak istedigim olaya yeter sanirim. Yazin gelmesiyle beraber Münih belediyesinin hazirladigi bir etkinlik bu. Bizim önümüzden gecen cadde de dahil olmak üzere sehrin belli basli birkac büyük caddesi trafige tamamen kapatilir ve roller blade yapmak isteyenlere tahsis edilir. Bu etkinligin ismi "Blade Night". Katilanlarin arasinda hercesit yas grubuna rastlamak mümkün. Hatta önlerinde cocuk arabalarini iten genc anne-babalar da var. Belli aralarla yanlarindan polis arabasi ve ambülans ta geciyor. Damadimin anlattigina göre katilmak cok zevkliymis, ne yalan söyleyeyim ben pencereden seyretmeyi yeterince zevkli buluyorum.
Ikinci resim sehrin merkezinden. Suyun kenarinda serinlemeye calisanlar oldugu gibi suyun icine girip serinlemeye de calisanlar coktur. Kisin ise bu sularin aktigi yer buz pateni kaymak isteyenler icin hazirlanir, belki kisa da onun resmini koyarim.
Son resim ise bir bira bahcesinden. Cocuklugumda Izmir'de aile cay bahceleri vardi. Bunlar genelde deniz kiyisinda olur ve tüm günün sicakligindan sonra ailelere bir soluk alma yeri saglardi. Annelerimiz hafif bir seyler hazirlardi, oradan da cay, gazoz gibi icecekler ismarlanir, galiba bir de masa parasi verilirdi. Yavas yavas deniz kenarlari yol oldu, aile cay bahceleri de tarihe karisti. Münih'te bu adeti tarihe karistirmamak icin hep büyük bir mücadele vardir ve sonunda hep halk kazanir. Tabii, isim burada cay bahcesi degil, bira bahcesidir.
Bira bahceleri genelde büyük kestane agaclarinin gögesi altindadir. Anlatilana göre kestane agaclarini da Türkler getirmisler. En fazla icilen icecek bira olsa da, gazoz, meyve suyu, maden suyu, gazozla karisik bira (radler), maden suyu ile karisik elma suyu gibi cesitli icecekler bulunur. Siste pilic, peynir ezmeleri (obatza), izgara balik, turp salatasi gibi cesitli yiyecekler de satin alinabilir. Benim icin en önemli olan yiyecegimi evden getirebilmemdir. Nedense hazirlik yaparken hep kücükkken gittigimiz cay bahcelerini hatirlarim.
Münih'te yaz bu kadar. Türkiye'ye gitme zamani geldi. Ekim ayinda tekrar görüsmek ümidi ile hepiniz hosca kalin!

PEYNIRLI PASTA-INCIRLI KAHVE


Alisverisimi bitirmistim bu kahveyi kesfettigimde. Iki kücük paket duruyordu öylece, incir yazisini görünce aldim hemen. Incirleri kurutmuslar, kahve gibi ögütmüsler ve bundan kahvemize karistirirsak incir aromali bir kahvemiz olacagini yazmislar.
Eve gelir gelmez hemen Alman kahvesi hazirladim,ögütülmüs inciri ekledim, yanina da bir dilim peynir pastasi, harika bir ögleden sonra molasi.
Peynir pastasi ise bizim evde en fazla ragbet gören tarife göre yapildi. Nedeni, icindeki peynir. Her zaman quark(lor) veya herhangi bir labne peyniri ile yaparim, fakat bu tarif philedelphia (kraft) markali peynirden. Pastanin orijinal ismi de "Philedelphia Kuchen".
Malzemeler:
600 gr. labne peyniri (Philedelphia)
12 adet peksimet (etimek)
50 gr. teryag
3 yemek kasigi seker
6 adet yumurta
150 gr. seker
200 ml. aci krema
1 1/2 cay kasigi limon kabugu rendesi
1 1/2 yemek kasigi limon suyu
4 yemek kasigi nisasta
1 cay kasigi kabartma tozu
Yuvarlak bir kek kalibini yagliyoruz.
Peksimetleri iyice ezip teryag ve 3 kasik seker ile karistiriyoruz.
Elde ettigimiz karisimi kek kalibina elimizle iyice bastirarak yerlestiriyoruz.
Yumurta aklarini ve sarilarini ayiriyoruz ve aklarini kar gibi oluncaya kadar cirpiyoruz.
Yumurta sarilarini, seker, peynir, aci krema, limon kabugu rendesi, limon suyu, nisasta ve kabartma tozu ile karistiriyoruz.
Cirpilmis yumurta aklarini yavasca bu karisima ekliyor ve hepsini kaliba döküyoruz.
Firinin en alt kisminda 1 1/2 saat pisiriyoruz.
Bloglarda gezinirken bu tarife uygun pek cok tarif buldum. Sanirim en hosuma giden piknikteki sunum sekli oldu. Gelecek sefer kücük kaliplarda denemek istiyorum bu tarifi.

Sonntag, Juli 22, 2007

29 YIL OLDU


Dün aksam ailece yemege gittik, evlilik yildönümümüzü kutlamak icin. 29 yil olmus, nasil gecti, nereye gitti yillar anlamadan.
Hava da sanki günün önemini vurgular gibiydi. Günesli basladi, firtinaya dönüstü, sohbet, cicekler, hediyelerle güzellestirildi. Yasamimiz da öyle degil mi?

Freitag, Juni 29, 2007

MÜRVER CICEKLERI




Dün sevgili Gül (damak tadi) mesaj birakmis, "yeni birseyler yazmayinca merak ediyor insan" demis. Merak edilecek bir durum yok, hemen yeni resimlerle haberlere devam.
Mürver cicekleri bu yil da o güzelim bembeyaz ciceklerini actilar, yürüyüs yollarimizi süslediler bahar boyunca. Ben onlari hep dallarinda seyrettim bu yil, toplamadim. Tabii toplayanlar ve satisa sunanlar oldu. Ben de bu yil onlari denemek istedim.
Ilki, panayirda mürver ciceginden yaptigi sampanyalari satan yasli bir bey. Hem beyaz, hem kirmizi renkte vardi, bu da icine kattigi sarabin renginden kaynaklaniyormus. Arkadasimla beyazini denedik, bizi biraz fazla merakli bulmus olacak ki, kirmizidan da denetti. Biz beyazinda karar kildik, siselerimizi yüklendik. Özellikle buz gibi icimi yaz aksamlari icin ideal.
Ikincisi de, yine panayirda tanidigim orta yasli bir bayan. Hemen hemen dogada yetisen her bitkiden caylar hazirliyor. Cogunu zaten taniyordum, tanimadiklarim hakkinda sohbet ettik, hangi bitkinin hangi rahatsizliga iyi geldigi konusunda bir konusma dinledim ve bazilarini denemek üzere satin aldim. Mürver ciceginin kurutulmusunu da bu sekilde denemis oldum. Icimi güzel bir cay oluyor. Özellikle kis aylarindaki üsütmelere karsi birebir.
Evet, böylece bir yazlik, bir kisllik icecegimiz oldu mürver ciceklerinden.

Montag, Juni 18, 2007

BUTTERMILCHKUCHEN



Hersey Estelle'in zencefilli muffin tarifi yüzünden oldu. Muffinleri yapmak icin buttermilch aldim. Gerektigi kadar kullandim, kalanini da nerede kullanirim derken bir dergide bir tarif buldum.
Malzemeler:
225 gr. seker
225 gr. un
1 yumurta
bir fiske deniz tuzu
125 gr. soguk tereyag
Seker miktarinin ücte birini,un,yumurta, tuz ve soguk tereyag ile hamur haline getirin ve 30 dakika buzdolabinda bekletin.
Üzeri icin:
75 gr. oda sicakliginda tereyag
2 yumurta
2 yumurta sarisi
bir limonun rendelenmis kabugu
bir fiske vanilya
2 yemek kasigi nisasta
1/2 litre buttermilch
75 gr. iri kiyilmis badem
Kalan sekeri, tereyag ile iyice cirpin.
Yumurtalari, yumurta sarilarini, limon kabugu rendesini, vanilya ve nisastayi ekleyip, karistirin.
Buttermilch ve bademleri de ekleyin.
Hamuru yaglanmis yuvarlak bir kaliba yerlestirin, kenarlarini yüksek tutun. Üzerine buttermilch karisimini dökün.
Önceden isitilmis firinda 175 derecede 50-60 dakika pisirin.
Bu tariften de geriye iki yumurtanin beyazi kaldi.
Onlari da ici bos olarak degerlendirdim. Icine biraz gül suyu ekledim, yanaklarina hafif bir pembelik, etrafa da hos koku oldu. Üzerlerine de kücücük kestigim sekerli kirazlardan yerlestirdim, ici bos, üzeri dolu oldu!

Donnerstag, Juni 14, 2007

Dienstag, Juni 12, 2007

IZMIR DÖNÜSÜ




Izmir'den dönüste cogunuz nasil gectigini merak ettiniz oradaki günlerimin. Yorumlarimda pek güzel günler gecirmedigimi yazmistim. Yasamin icinde inisler, cikislar olur. Hastalik, ölüm, dogum, nese hepsi ic icedir. Biz tüm bunlarla yasamaya calisirken doga kendi dengesinde dönmeye devam eder.
Bu resimler sikintili günlere ragmen bir Cesme kacamagindan, babamin bahcesinden. Güller, zambaklar, komsunun kayisilari ve nihayet denemeyi basardigim pancar yapragi sarmasi.
Almanya'da pancarlarin hep kafalarini satarlar, hic yapragini görmedim. Alacati pazarinda tazecik pancarlari yapraklari ile bulunca hemen pancarlari salatalayip, yapraklari da sarmaladim. Özellikle icinden gecen damarin kirmizi renk vermesi öyle hosuma gitti ki fotografini cekip paylasmak istedim.