Mittwoch, Dezember 27, 2006

RACLETTE

Raclette, Almanya'da taniyip sevdigim güzel bir Isvicre yemegi; daha dogrusu Isvicre peyniri. Yemegin cok büyük bir özelligi yok, haslanmis patates ve üzerine eritilmis raclette peyniri. Fakat patates ile peynirin bu kadar yakistigi baska peynir türü tanimiyorum.
Raclette hazirlamak icin üzerinde ince kesilmis sebzelerin izgara edildigi, orta katinda raclette peynirlerinin konulup eritildigi kücük küreklerden olusan hazir izgaralar var. Bizim evde senelerdir süren mutfak aleti alma yasagi nedeniyle ben de bu izgaradan yok.
Raclette peynirinin biraz agir bir kokusu var, bu nedenle bazilari baska peynirlerle karistiriyor veya hic raclette kullanmadan baska peynirler kullaniyor. Bence bu bu yemege indirelecek en büyük darbedir.
Benim böyle problemlerim yok, giriyorum mutfaga, hasliyorum patateslerimi, eritiyorum teflon tavada raclettimi ve yiyiyorum afiyetle.
O anda ne mutfak aleti alma yasagi ne koku
O anda raclettim ve ben varim...

Freitag, Dezember 22, 2006

ÜC YUMURTA- IKI TARIF


Sadece yumurta sarilarinin kullanildigi tarifleri pek sevmem aslinda, elimde kalan yumurta beyazlari hep dert olur bana. Fakat bu kez hepimizi (fakat daha cok beni!) mutlu eden tarifler gecti elime. Birincisi Münevver'de hashasli keki gördügümden beri aklima takilan hashasli ve cocuklarin da istedigi kizilcik recelli atistirmaliklar.
Malzemeler:
30 gram hashas
250 gr. kizil bugday unu
1 tatli kasigi krem tartar
100 gr. pudra sekeri
3 yumurta sarisi
150 gr. oda sicakliginda tereyag
Firini 18o derece sicakliga ayarliyoruz.
Malzemelerin tümünü karistirip bir hamur topu haline getiriyoruz.
Hamurdan ufak parcalar koparip yuvarliyor ve ortasina hafifce basiyoruz.
Yagli kagitla kaplanmis firin tepsisine diziyor ve 10 dakika pisiriyoruz.
Cukur kalan orta yerlerini marmelatla dolduruyoruz.
Ikncisi, yumurta beyazlarinin kullanildigi bir cesit ici bos.
Malzemeler:
3 yumurta beyazi
150 gr. seker
250 gr. cekilmis ceviz
Yumurta beyazlarini kar gibi cirpin, sekerin yarisini yavasca ekleyip cirpmaya devam edin.
Kalan sekeri ve cekilmis cevizleri dikkatlice ekleyin, cirpmadan hafifce karissin.
Yagli kagitla kaplanmis firin tepsisine bir kasik yardimi ile dizin ve iki saat kurumasi icin bekleyin.
Önceden isitilmis firinda, 225 derecede 5-6 dakika pisirin ve sogumalari icin birakin.
Servis etmeden önce pudra sekeri serpin.
Hashasli tarifi Für Sie mecmuasinda buldum, ici boslar da Backen ist Liebe kitabindan.

DENEME YAYINI





Siz de benim gördüklerimi görüyor musunuz? Inanamiyorum, bilgisayar bugün dogru taraftan acildi galiba...
En azindan büroda yalnizim, hem calisiyor hem de bloguma denemeler yapiyorum. Iki is birden yapmak dogru degil belki ama firsatlari degerlendirmek gerek!
Noel pazarindan bir resim paylasabiliyorum en azindan. Hava yeterince soguk degil, kar hic yok, hediye derdi olmasa kimse noelin geldigini bile anlamayacak. Magaza sahipleri kar olayini vitrinlerini sahte karla süsleyerek cözmüs, olan sicak sarap saticilarina oldu. Hava günesli ve güzel olunca kimse sicak sarap icmiyor. Önemli olan zaten ticaretin ilerlemesi, dükkan sahipleri hayatlarindan memnunlar.
Bayramlar olmasa ticret dünyasi ne yapardi acaba?

Mittwoch, Dezember 20, 2006

MÜNIH'TEN SELAMLAR

Izmir'den döneli üc hafta oldu ve ben bilgisayarla hala barisamadim. O benim resimlerimi kabul etmiyor, ben onun dediklerini yapmak istemiyorum, simdilik büyük bir kriz yasiyoruz.
Münih'e geldigimden beri bos durmadim...kizimin nikahi, müzikal, fasil gecesi, yeni sinagog ve kültür merkezinin acilisi, karsiz gecen noel pazari... fakat hicbirinin resmini paylasamiyorum!
Bilgisayarla aramizdaki sikintilari halledene dek hoscakalin.

Samstag, Dezember 09, 2006

IZMIR'DE ÖGLEN YEMEGI




Izmir'e gider gitmez "Komsuda Piser" blogundan tanidigimiz Papatya ile bulustuk. Aynen yazilarindan tanidigimiz gibi icten, sevgi dolu, dünya tatlisi bir insan. Kizi Maya da öyle tatli, cici bir kücük hanim! Daha sonra kendi telaslarimiza daldik, bir daha görüsemedik, bu yolla da olsa tekrar en iyi dileklerimi gönderiyorum. Hersey gönlünce olsun Papatya'cigim!
Bir aksam arkadasima giderken de gözüme tanidik bir magaza ismi ilisti. Basimi uzattim, evet dogruydu. "Alevin Dünyasi" blogundan Alev karsimdaydi. Uzun uzun konusma firsatimiz olmadi, fakat oturdugumuz evlerin cok yakin oldugunu kesfettik. Dönmeden de bir kez pazarda gördüm kendisini, cok güzel bir insan. Yazmaya devam Alev, bekliyorum!
Kizim gelince Gülten teyzesi hemen bizi yemege davet etti, hem büyükanne, dedelerin, hem bizlerin, hem cocuklarin cok güzel vakit gecirdigi, üc neslin bir arada hos sohbet ettigi harika bir gece oldu, tesekkürler Gülten'cigim!
Kizimin serefine bir öglen yemegi de Sem teyzesinden geldi. Öglen bulustuk, bizi manzarasi güzel bir yerde yemege davet eden Sem'in pesine takildik. Gümrükte deniz kenarinda yüksek bir bina. Güvenlik kontrolünden gectik, Sem'den "buraya herkes giremez" aciklamasini aldik, asansöre bindik."Manzara cok güzel, fakat eminim sekizinci kat degil" dedi, kizim da yedinci katin dügmesine basti. Yedinci katta indik, isyeri ile karsilastik. "Burasi degil, bir alt kata inelim" dedi Sem. Altinci katta basini uzatti, "hayret burasi da degil" dedi. Besinci katta, kendimizden emin indik, karsimizda baska bir isyeri. Yorum Sem'den hemen geldi, "dördüncü kat olamaz, cünkü manzara güzeldi, fakat sekizinci kat degildi, biliyorum." Tekrar asansöre bindik, kizim hemen sekizinci katin dügmesine basti ve güzel manzarali lokanta karsimizdaydi. Sem'in "Allah Allah nasil olur" söylenmelerine aldirmayip, güzel bir yer bulup oturduk. Tam Izmir usulü, bol otlu ve zeytinyagli sebzelerin yer aldigi bir yer vardi, oranin resmini cekecegime Sem'in tabagini cektim. O da herhalde bu kadar maceradan sonra acikmis olacak ki tabagini tepeleme doldurmus, ne hindibag belli, ne turp otu!
Sicak yemek olarak fistikli pilav, soslu tavuk ve kizarmis patates vardi. Sonra da tatli!
Yemekten sonra asansörle, bu kez baska katlara ugramadan asagiya indik. Tüm güvenlik görevlilerinin yüzünde bir siritma ve masa basinda oturanin aciklamasi" Abla, ben arkanizdan bagirdim, sekizinci kat diye". Önlerinde her kati gösteren birer monitör, bizim katlar arasi macerayi izleyip, epey eglenmisler anlasilan. "Iyi iste sayemizde güldünüz" deyip piskinlige vurduk isi.
"Kahvemizi pasaportta, deniz kiyisinda icelim" dedi, Sem. Oturduk, kahvelerimizi ismarladik, sohbet ediyor, güzel havanin, denizin tadini cikariyoruz. Sem'de fikirler tükenmez. Kemani ile dolasan adama "bize bir seyler cal" dedi. Adam bir seyler degil, sadece bir sarki caliyor, onun da sadece girisini söylüyor, hepsi bu. Neticede sarkiyi kendimiz söyledik, adama cay ismarladik, para verdik ve harikulade bir öglen yemegini böyle gecirdik!
Tesekkürler sevgili arkadasim, tekarar görüsüne dek hosca kal, hep böyle kal!!

CESME'DE HAFTASONU


Izmir'e üc senedir gelemeyen kizim, ben orada iken bir haftaligina gelerek evimizi senlendirdi. Önce Izmir'de carsi, pazar gezildi, arkadaslar, akrabalar ziyaret edildi, hafta sonu da havanin güzelliginden istifade ederek Cesme'ye gidildi.
Ilk resim ablamin bahcesinde tomurcuklanan gülleri gösteriyor. Bu resmi, iki haftalik tatili sirasinda bahceyi sahane bir hale getiren, sonra da keyfini cikaramadan Fransa'ya dönen enisteme ithaf ediyorum.
Baliklar ise mezattan. Yazin esim günaydin dedikten hemen sonra "mezata bakayim mi?" diye sorar. Oraya gidip mezati izlemek, gözüne kestirdigi baliklari zamaninda uygun fiyata alabilmek, sonra da o baliklari hazirlayip yemek onun en büyük zevki. Kizima Cesme'yi gezdirirken yolumuz o tarafa düstü. Baktim bu kez babam heyecanlandi, "bakalim baliklar nasil" dedi. Elimizde deniz cipuralari eve dönerken bulduk kendimizi. Alacati pazarindan da taze salata, tepemizde sicak kasim günesi terasta balik keyfi vardi. Terastaki balik izgaranin resmi yok maalesef. Kediler öyle bir alesta bekliyorlardi ki kalkip makinemi alirsam baliklar gidecek diye korktum. Zaten onlara bir kösede bir seyler hazirlamak icin kalktigimda öyle bir firladilar ki dört bir yandan izgarayi bile devirdiler. Gözü dönmüs kedileri doyurduk, resimsiz kaldik!

Donnerstag, Dezember 07, 2006

IZMIR'DE KAHVALTI



Kahvalti günün en önemli yemek zamanidir. Fakat nedense hep vakitsizlige kabahat yüklenir ve gecistirilir. Almanya'da bir kadin dergisi bir arastirma yapmis ve cesitli ülkelerdeki kahvalti aliskanliklarini ve kahvaltida neler yenip, icildigini arastirmis. Sonuc olarak, vücut sagligimiza en uygun Isvicre'nin müslisi ve Türkiye'nin domatesli, zeytinli, beyaz peynirli kahvaltisi cikmis.
Fakat bir de özel olarak sevdigimiz kahvaltiliklar vardir. Benim icin bunlardan biri sefarad mutfagina ait burikitas ve boyozdur. Özellikle cumartesi sabahlari peynirli, ispanakli ve yaninda haslanmis yumurta ile sunulan boyozlar, yapimi zor oldugundan daha da keyifle yenirdi. Günlerimizde Izmir'in her tarafinda sabahlari boyoz satiliyor. Nasil yapildigini tam olarak bilmedigimden evde yapilan ile sokakta satilanlarin arasindaki akrabalik derecesini tam cözemedim, fakat degisik olduklari kesin! Kasim ayindaki Izmir ziyaretim sirasinda ev yapimi ispanakli boyoz , ici patlican ezmeli burikitas ve haslanmis yumurta ile kahvalti etme firsati buldum. Yapanlarin ellerine saglik!
Izmir'in diger bir güzel kahvalti aliskanligi da taze gevrek, kumru ve tulum peyniridir. Sabahlari hemen hemen her tarafta gevrek tazedir, fakat benim gibi firina yakin oturuyorsaniz hem hazirlanisini izler, hem de pismesini biraz beklersiniz. Yaninda da üzerine tulum peyniri yerlestirilmis kumrular firina girmeyi beklerken kahvalti nasil günün en önemli zamani olamasin? Hemen eve dönüp cay demlemeli bence...