Mittwoch, Mai 17, 2006





YILIN PASTASI

Biliyorum cok iddiali bir baslik oldu. Hemen düsüneceksiniz neye göre yilin pastasi... cok güzel oldugundan mi, malzemesinin bollugundan mi, yapim güclügünden mi, lezzetinden mi... Ben pastami bu kriterlere uydugu icin degil, sadece yilda bir defa yaptigim icin yilin pastasi sectim.Pastanin asil ismi Iskin Pastasi.

Iskin, bahar aylarinda marketlerde boy gösteren uzun dallardir. Onlarla Almanya'da tanistim. Cok samimi bir iliskimiz oldugunu söyleyemem, cünkü cok eksiler. Zaten tatli, recel ve pastalardan baska yerde kullanildigini da görmedim. Üzerlerinde cok ince bir zar var, onu soyup sekerle hafif kaynatiyoruz. Hemen yumusuyor ve ondan sonra istenilen sekilde kullaniliyor.

Gelelim pastanin malzemelerine:

  • 175 gr. teryag
  • 200 gr. seker
  • 3 adet yumurta
  • bir limon kabugu rendesi
  • 250 gr. un
  • 3 cay kasigi kabartma tozu
  • 50 gr. ufak kirilmis badem
  • 2 yemek kasigi rum

Tüm malzemeleri iyice karistirin, en son rumu ekleyin ve hafif yaglanmis kek kalibina hamurunuzu dökün. Üzerine , soyulmus, kücük dogranmis ve sekerle hafif kaynatilmis iskinlari yerlestirin(500 gr. iskin).

Üzerinin hamuru icin malzemeler:

  • 2 adet yumurta (sarisi ve beyazi ayrilmis)
  • 2 yemek kasigi su
  • 8o gr. seker
  • 4o gr. un
  • 4o gr. nisasta
  • biraz limon rendesi
  • 1/2 cay kasigi kabartma tozu

Yumurta beyazi ve suyu cok iyi cirpin, yavas yavas sekeri ekleyerek cirpmaya devam edin. Yumurta sarisini ekleyin. Son olarak un, nisasta, limon kabugu rendesi ve kabartma tozunu ekleyin, iskinlarin üzerine bu hazirladiginiz hamuru dökün, hafif düzeltin, önceden isitilmis firinda, orta ateste 60-65 dakika pisirin.

Afiyet olsun, gelecek yil tekrar görüsene dek, sevgili pastam!

Dienstag, Mai 16, 2006



ADSIZ TATLIM

Bu tatliyi yillar önce görümcem hazirlamisti. Kuru erikle hazirlanmasi orijinal tarif. Fakat bende malzemeler bol olunca tatlinin orijinalligi kalmadi.

Adini da ne koyabilirim diye cok düsündüm, ona da cözüm bulamadim. Belki enternasyonal tatli olabilir. Kayisilarim Türkiye'den, hurmalarim Israil'den, kuru erikler Amerika'dan. Iclerini doldurmak icin kullandigim mascarpone Italya'dan, üzerlerini de Alman mali cevizle süsleyince bu hos tatli ortaya cikiverdi.

Yapimi kolay, görünüsü hos, tadi hos, gönüller de hos olursa daha ne isteriz.

Montag, Mai 15, 2006




PANAYIR HAFTASI

Ilkbahar panayiri da sona erdi. Cocuklar kücükken lunaparkta yarim gün gecerdi. Simdi tek basima gidip, hosuma giden standlari geziyorum. Her yasin ayri bir güzelligi var.

Yemek standlari genelde kizarmis sosislerin, taze yapilmis ve cesitli tatlilarla doldurulmus kreplerin yapildigi, arada patlamis misir, sekerle kavrulmus bademlerin kokularinin dayanilmaz oldugu bölümlerdir. Bu sene kavanoz icinde labne peyniri ile karistirilarak hazirlanmis ayi sarimsaklari, latin cicekleri ve bayir turplari vardi. Bana en ilginc deniz börülceleri geldi. Fransizlar deniz börülcesinin tursusunu kurmuslar.

Diger severek gezdigim standlar seramik ve hasir esyalar üzerinedir. Bu sene özellikle renkler cok carpici idi. Turuncu, sari, acik mavi, acik yesil cantalar, pastel renklerde tabaklar, canaklar, vazolar bana da bak, beni de al diyordu sanki. Iyi ki evde cok yer yok da kendimi frenleyebiliyorum.

Antikacilarin carsisinda ise pek dikkat ceken birsey yoktu. Eski esyalar, kitaplar, plaklar..., ben kahve fincanlarina baktim, ama almaya deger birsey bulamadim. Artik sonbahardaki panayira kadar.

Samstag, Mai 13, 2006




MUTFAK PENCEREM ve SABAH KAHVESI

Mutfak penceremden hergün gördügüm sevgili agaclarim beyaz elbiselerini cikarip, yesillerini giydiler. Eger onlari böyle güzel sekilde görüntülemezsem haksizlik olur diye düsündüm . Mutfakta günümü gecirirken, yemekler hazirlarken veya bir cay, kahve molasi verirken onlar cesitli renkleriyle bana eslik ediyorlar. Ne yazik ki bu kahve molalari gittikce azaliyor artik. Arka apartmanda oturan komsumla bile telefonda randevu yaptik bir sabah kahvesi icin. Aysel Teyzenin pogacalari ve cilekli tartlar vardi sabah kahvesinde.

Aysel Teyze, cok sevdigim arkadasimin annesi. Eskiden hanimlar aralarinda toplanir günler yaparlardi, hala öyle midir bilmiyorum ama sira Aysel Teyzeye gelince herseyini hazirlar nedense bu pogaca icin arkadasimin okuldan gelmesini bekler ona yaptirirdi. Bazen disari cikmak, bazen ders calismak isterdik ve bu pogaca bizi oyalardi. Aysel Teyze, en tatli gülümsemesi ile 'aman kizlar ne olacak , hemencicik oluverir, taze taze siz de yersiniz' der gönlümüzü alirdi. Gercekten de cok cabuk olur ve taze yemesi de harika.

Fakat ben pogacalari niye anlattim ki, herhalde nostalji rüzgarina kapildim. Asil anlatmak istedigim cilekli kücük tartlar. Bunlari büyük oglum ilkokul birinci sinifta iken ögrenmis ve büyük gururla tarifini getirmisti. Kücük tartlar hazir aliniyor. Üzerine quark ve süt karisimi konulup cileklerle süsleniyor. Kisacasi acil zamanlarin tarifleri bunlar.

Malzemeler:

Bir paket kücük tartlar (ben dogal ürünler satan marketten aldim, tam bugday unu ve esmer sekerle yapilmislar)

250 gr cilek

bir kahve kasigi seker

3 yemek kasigi quark

Yapilisi:

Cilekleri iyice yikayin, temizleyin, süzün. Ikiye bölün, üzerine biraz seker dökün ve cekmesini bekleyin.

Quarki kahve kasigi seker ve biraz sütle karistirin tartlarin üzerine paylastirin. Cileklerle süsleyin ve servis edin.

Afiyet olsun.

Freitag, Mai 12, 2006



LEVENT KIRCA GECTI BURALARDAN

Mayis ayinin gelmesi ile havalar güzellesti. Tiyatrolar, konserler bollasti. Acik havada yapilan aktiviteler cogaldi. Levent Kirca da 'Atesin düstügü yer' adli oyunu ile Münihlileri selamladi.

Devlet Demir Yollarindan emekli bir adamin iki yillik öyküsünü anlatan bir oyundu. Emekli ikramiyesi ile bir ev alma düsleri kurarken, kizi evli bir adamla iliskiye girer. Agabey, adami bicaklar ve Istanbul'a kacar. Kiz hemen basgöz edilir ve yeni evli cift te Istanbul'a gider. En büyük ogul zaten Istanbulda'dir ve orkestra sefidir. Haliyle anne, baba da Istanbul' gelir. Hicbir cocugun yaninda rahat edemezler. Kizlari esinden ayrilip sarkici olur. Kacak yasayan kücük oglan da Mafya babasi olmustur. Onunla karsilasmasi ile de oyun biter.

Tüm bu olaylari anlatirken, danslar, sarkilar, espriler, taslamalar da oyunu biraz süslüyordu. Yani 'Olacak O Kadar' tadinda bir oyundu.

Donnerstag, Mai 11, 2006





ORMANDA, EVDE, OMLETIMDE

Bildiginiz gibi bu ay ayi sarimsaklari toplamakla mesgulüm. Sabah kahvaltisinda omletimin icinde cok güzel oldu. Bu arada toplanmadan önce ve sonraki hallerinin de fotograflarini koyayim dedim. Yakinda cicek acmaya baslayinca yapraklar da kartlasmaya baslar. Sarimsak kokan beyaz cicekler de aromalariyla ormani doldurur. O zamana kadar coook calismaliyim, cooook.

Montag, Mai 08, 2006



BAISER o da ne ICI BOS

Dün yazdigim tariften arta kalan iki yumurta aki, 15o gr seker ve bir tutam tuzla birlesip iyice cirpilinca ici boslar oluverdi firinda.

Firin deyince aklima geldi. Cocuklugumda, evimizin yakininda bir firin vardi, yoksa ona imalathane mi desek. Adi ne olursa olsun yaydigi kokular her cocugu deli ederdi. Eh, ben de pek akilli sayilmam, cep harcliklarimin cogu okulun önündeki macuncuya, geri kalani da bu firini isleten amcaya giderdi. Bu firin dondurma külahlari, keten helva ve gofretler imal ederdi. Fakat bazi günler ne yapardi da yumurta aki kalirdi bilmiyorum ama, ici boslar satardi. Lakin onunkiler benim yaptigim gibi sekilsiz olmazdi. Kücücük dügme boyunda ve de pembe, sari, beyaz renklerde olur, yagli kagidin üzerinde alinip yenmeyi beklerlerdi. Ben de cebimdeki paraya göre dört, bes, alti alirdim. Yagli kagidi keser ve ici boslar üzerinden düsmesin diye dikkatlice elimize verirdi. Ne tuhaf, her ici bos yaptigimda bunlari hatirlamak. Tekrar o kokulari duymak.

Birkac sene önce, ilkokul arkadasimla oturup eskileri yadediyorduk. Kizkardesi dinledi, dinledi, sonra da 'ya abla siz millattan önce mi kaldiniz' dedi. Epey gülmüstük bu lafa o zaman, fakat simdi düsünüyorum da aslinda biz millattan önce kalmadik, Izmir millattan sonraya cok hizli bir giris yapti.

Eskiyi, yeniyi hepsini güzel yasayin, sevgiyle kalin.

Sonntag, Mai 07, 2006




LIMON SOSLU KUSKONMAZ

Her sebze ve meyveyi zamaninda yemek gerekir diyorlar. Biz de itaat ediyoruz. Bahar aylarinin vazgecilmezi kuskonmaz. Önce Yunan kuskonmazlari gelir marketlere. Yesil olurlar, lezzetli olurlar ve de pahali olurlar. Yavas yavas Italyan kuskonmazlarin gelmesi ile fiyatlar düsmeye baslar. Sonra sirada dogu Alman kuskonmazlari var, onlar da pahalidir ama en lezzetli ve en pahali olanlar Bavyerada yetisenlerdir. Yetistirilmesi ve toplanmasi zor sebzedir. Ama üzerine güzel bir sosla masaya geldiginde tüm zahmetler unutulur. Insan sagligina faydalari da saymakla bitmez. Kisaca, baharin gelmesi ile insanin bedenini temizleyen sebzeler yaratmis Tanri. Bizim de evlerde bahar temizligine girdigimiz gibi. Fakat biz simdi temizligi bir kenara birakip mutfakta kalalim ve kuskonmamizi pisirelim.

  • bir kilo yesil ve beyaz kuskonmaz (ben sadece beyazlardan pisirdim)
  • tuz ve 2o gr. tereyag (ben siviyag kullandim)

Sosu icin:

  1. bir yemek kasigi nisasta
  2. 2 adet yumurta sarisi
  3. 375 ml. kuskonmazin suyu
  4. 60 gr. tereyag
  5. tuz, biber
  6. yarim limon

Kuskonmazlari yikayin ve sert kisimlarini kesin.

Soydugunuz kabuklarini ve kestiginiz sert kisimlarini 1/2 lt. su ile haslayin ve bu sudan 375 ml. sos icin ayirin, gerisini atin.

Kuskonmazlari bir tencereye yerlestirin, su, tuz ve yagi ekleyip 15 dk. pisirin ve süzün.

Sos icin , yumurta sarilari ve nisastayi karistirin, yavasa 375 ml.lik suyu ekleyin. Orta ateste cirparak karistirin, bir tasim kaynadiktan sonra atesten alin.

Iyice cirpmaya devam edin ve soguk tereyagini kücük parcalar halinde ekleyin. Sonunda agiz tadiniza göre baharatlari ekleyin ve haslanmis kücük patateslerle servis yapin.

Afiyet olsun. Kalan yumurta aklarina ne olsun? Arkasi yarin........

Donnerstag, Mai 04, 2006


ANNEMIN BÖREKLERI
Lise yillarinda, kafamin bir karis havada oldugu, mutfakla uzaktan yakindan ilgilenmedigim bir zamanda annemi kaybedince ondan aklimda kalan her yemek te kiymete biniyor haliyle.Yaprakli kuru fasulye böyle bir tarifti, simdi sirada bu kücük börekcikler var. Yaninda cay olduguna bakmayin siz, ben asil bol tarcinli sütlac ile yemeyi severim de kilolar izin vermiyor.
Yapilisina gelince; bir su bardagi süt
bir su bardagi yag
bir tatli kasigi kabartma tozu
biraz rendelenmis peynir (tulum, parmesan, pecorino)
aldigi kadar un
Yumusak bir hamur elde edilecek. Icine haslanmis ve ezilmis patates, peynir ve rendelenmis peynirden bir ic hazirlanacak ve bu kücük börekler doldurulup firina atilacak.
Eger hazirlanan patatesli ic benimki gibi cok miktarda olursa, bir-iki yumurta ve cesitli otlarla (ben taze ayi sarimsagi kullandim) patates oturtmasi yapilacak.
Bu arada benim gibi 'cok yoruldum, biraz hava alip geleyim' derseniz, patates oturtmasinin da son iki dilimine zor yetisirsiniz.
Herkese afiyet olsun.

Dienstag, Mai 02, 2006



LORLU PASTA

Baharin gelmesi ile beraber daha hafif tatlar ariyor insan. Iste bu pasta ideal. Hafif, cok tatli degil ve en önemlisi (tabii benim icin) yapimi kolay. Asil tarifinde 250 gr tereyag vardi, ama ben bu kadar cok tereyagini hicbir pastada kullanmadim, böylece benim tarifte miktar yariya düstü.

Baska bir konu da lor veya labne peyniri ile ilgili. Pastanin tarifinde Quark diyor. Bu Almanya'da cok sik kullanilan bir malzemedir. Ben bunu tuzsuz lor olarak tecüme etmeye calisiyorum. Labne peynirinde tuz oldugu icin bence tam quarkin karsiligi olmuyor. Ayni problem tiramisu tariflerinde de oluyor. Mascarpone tuzsuz ve neredeyse Türkiyedeki kaymaga benzeyen yogunlukta ve tadta bir peynir, onun yerine labne peyniri konulunca hafif tuzlu oluyor. Tabii tüm bunlar benim mutfak denemelerim, belki Türkiye'de labne peyniri tuzlu degildir, bilemiyorum. Bu kadar laftan sonra bari pastanin orijinal ismini de yazayim. Quarktorte ohne Boden.

  • 250 gr tereyag (bende 125 gr.)
  • 375 gr seker
  • 3 adet yumurta
  • 8 yemek kasigi irmik (ben 9 kasik kizil bugday irmigi kullandim)
  • bir limonun suyu ve kabugunun rendesi (benim limon cok sulu idi yarisini kullandim)
  • bir paket vanilya
  • 4 yemek kasigi süt
  • bir kilo tuzsuz lor (Quark)
  • yarim paket krem tartar( bir paket kabartma tozu)
  • 125 gr kuru üzüm

Tereyag, seker ve yumurtalari iyice cirpin.

Irmik, limon suyu ve kabugunun rendesini, vanilyayi ve sütü ekleyin, karistirin.

Lor ve kabartma tozunu da ekleyin, karistirin

En son yikanmis ve kurulanmis kuru üzümleri ekleyin, hepsini karistirip 26 cm capindaki yuvarlak kek kalibina dökün, orta isida (150-175 derece) bir bucuk saat pisirin. Kek kalibinin icinde sogumaya birakin.

Afiyet olsun.

Montag, Mai 01, 2006



CANIMIN CEKTIKLERI

Bir dergide okumustum, insanin caninin cektigi aslinda o an bedenin ihtiyaci olan gidalarmis. Bilimsel bir aciklamasi var mi bilmiyorum ama ben bu fikri tuttum. Canim ne cekiyorsa, tamam simdi benim buna ihtiyacim var deyip giriyorum mutfaga.

Persembe öyle bir gündü. Canim hafif eksili ve pirincli sebze cekti. Pisirdim güzel bir zeytinyagli pirasa, yanina da ispanak, afiyetle yedim.

Aklima eksili ve pirincle pisen baska sebze gelmedi, var mi bilen?